Skip to main content

Mikotoksinlerin insan sağlığı üzerindeki etkileri

Mikotoksinler hem insanlarda hem de hayvanlarda ciddi hastalıklara neden olur. Bunlardan biri, Avrupa'daki ergotizm patlamasıdır ve yüz binlerce insanın ölümüne yol açmıştır. 1942 ve 1948 yılları arasında Rusya'da benzer sayıda ölüme yol açan beslenmeyle ilgili toksik aleukia'dan da mikotoksinlerin sorumlu olduğu bulunmuştur. Baş ve karın ağrısı, kusma ve ishal gibi çeşitli gastrointestinal sorunlar gibi birçok hastalık mikotoksinlere dayandırılabilir. (WHO ve FAO, 2011).

All About Feed'in yakın tarihli bir sayısında (Cilt 28, No.1, 2020), iklim değişikliği (yüksek CO2 seviyeleri, değişen sıcaklıklar ve hava olayları) nedeniyle Asya'da mikotoksinlerden kaynaklanan insan sağlığı ve gıda güvenliği riskinin daha yüksek olabileceği belirtilmiştir. Bu çevresel sorunlar, pirinç ve mısır gibi temel mahsullerin daha fazla kirlenmesine ve üretimlerinin yanı sıra beslenme kalitesinin de tehlikeye girmesine neden olabilmektedir. Asya'nın bu ürünlere büyük ölçüde bağımlı olduğu göz önüne alındığında, gıda güvenliğinin çok yüksek seviyede risk altında olması kaçınılmazdır.

En yaygın mikotoksinler aflatoksinler, okratoksin A, sitrinin, patulin, trikotesenler (deoksinivalenol, T2 toksin, HT2 toksin), fumonisinler ve zearalenondur. Bunlar, bir veya daha fazla mikotoksin oluşturabilen Aspergillus, Fusarium, Penicillium ve Alternaria gibi toksijenik mantarlar tarafından üretilir (Darwish ve diğerleri, 2014). Örneğin, birden fazla mantar türü, aflatoksin ve okratoksin üretebilir. Bu, kaçınılmaz olarak mikotoksinlerin sürekli varlığına katkıda bulunur.

Yukarıda bahsedilen mikotoksinlerden bazıları Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından insan kanserojenleri olarak sınıflandırılmıştır. Mikotoksinler, kronik koşullar altında toksik aktivitelerine bağlı olarak mutajenik, kanserojen veya teratojenik kategorilere ayrılır. Örneğin, aflatoksinler insan kanserojenleri olarak sınıflandırılır ve okratoksinler ve fumonisin olası insan kanserojenleri olarak görülür. Bununla birlikte, trikotesenler ve zearalenon, insan kanserojenleri olarak tanınmamaktadır (WHO, 1993).

Mikotoksinler ile ilgili en bilinen sağlık sorunları

İnsanlarda ve hayvanlarda mikotoksinlerin olumsuz etkileri, farklı suşlar arasında farklılık gösterir. Aflatoksinler, deri yoluyla alındığında, solunduğunda veya emildiğinde, düşük seviyelerde bile insan sağlığı üzerinde kanserojen, hepatotoksik, teratojenik ve mutajenik etkilere sahiptir (Wen ve ark., 2014). Yakın tarihe bakıldığında, aflatoksinler, Kenya'da 1981, 2001, 2004 ve 2005 yıllarında aflatoksikoz salgınlarının nedeniydi. Tüm aflatoksinler arasında AFB1 en güçlü olanıdır ve hepatotoksik ve hepatokarsinojenik olduğu kanıtlanmıştır (Makun et al., 2011). 2004 yılında Kenya’nın doğu eyaletinde 123 kişi aflatoksinlere maruz kalarak yaşamını yitirmiştir. (Nyaga, 2010). Üstelik, AFB1’nin başka bir toksik metabolite dönüşebildiği de bilinmektedir. Geviş getiren süt hayvanları AFB1 ile kontamine yemleri tükettiğinde bu toksin metabolize olur ve AFM1 sütle atılır. Ve bu metabolit de kanserojendir. Okratoksin, insanlarda yüksek nefropati riski ile ilişkilidir. Bu mikotoksinin Tunus nefropatisinin ve insan Balkan endemik nefropatisinin önde gelen nedeni olduğuna dair kanıtlar vardır (Malir ve diğerleri, 2012). Ayrıca teratojenik etkisi kapsamlı şekilde rapor edilmiştir (Soleas ve diğerleri, 2001). Fumonisin, hayvanları farklı şekilde etkiliyor gibi görünse de (örneğin, atlarda ve tavşanlarda lökoensefalomalazi), insanlarda yemek borusu kanseri ile de ilişkilendirilmiştir (Shephard, 2011).

Öte yandan, diğer mikotoksinlerin daha çok vücuttaki metabolik süreçlerle ilgili farklı etkileri vardır. Örneğin, trikotesenler protein sentezini inhibe ederek konakçının sağlığına zarar verir (Zinedine ve Manes, 2009). Zearalenone, hormonal denge ve üreme üzerindeki olumsuz etkisi ile bilinir. Doğal östrojenleri taklit eder (yani, 17β-estradiol) ve bunun sonucunda östrojen reseptörlerini bağlayarak hormonal dengeyi bozar ve sayısız üreme sistemi hastalığına yol açar (Kowalska ve ark., 2018).

Mikotoksinleri yöneterek destek sağlamak

Kaçınılmaz olarak, mikotoksinler besin zincirinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bunları zincirin tüm aşamalarında izlemek ve kontrol etmek, insanların ve hayvanların minimum miktarda maruz kalmalarını sağlamak için çok önemlidir. Endüstrimiz, araştırma, gelişmiş test yöntemleri, eğitim ve azaltma teknolojileri aracılığıyla sorunu çözmek için sürekli olarak daha iyi yollar aramaktadır. Elbette sihirli bir değnek yoktur ve mikotoksin kontaminasyonunu etkin bir şekilde ortadan kaldırmak için birden fazla mikotoksin azaltma yönteminin uygulanması gerekir. Uygun silaj yönetimi, iyi depolama yönetimi, fiziksel uzaklaştırma yöntemleri, termal azaltma yöntemleri ve organik yem katkı maddeleri ile mikotoksin bağlanmasını birleştirerek, genel mikotoksin birikimini ve riskini azaltmak mümkündür.
 

Loading...