Sürdürülebilirlik: Hayvancılık sektöründe trend olan sözcüğü benimsemek

Sürdürülebilirlik Ne Demek?
Son dönemde, özellikle tarım sektöründe "sürdürülebilirlik" kelimesi adeta çağın en popüler sözcüğü haline geldi. Nereye baksak, "sürdürülebilirlik" ile birleştirilmiş bir etkinlik, ürün ya da proje görüyoruz. Bazıları bu cazip kelimenin fazla kullanıldığını düşünebilir ve aslında bu bir pazarlama stratejisi mi yoksa bu konuda gerçekçi çalışmalar yapılıyor mu diye merak edebilir. Ancak asıl büyük soru şu: Sürdürülebilirlik ne anlama geliyor?
Bugün buna inanması zor olabilir, ancak bir zamanlar sürdürülebilirlik kelimesi bugün olduğu kadar yaygın değildi. Mesela, 1970 yılından önce İngilizce "sustainable" veya "sustainability" kelimelerine yer veren kitap bulunmamaktadır. Son zamanlarda, bu popüler terim hayatımızın hemen her alanında kullanılmaya başladı. Kelimenin anlamı kullanıldığı alana göre farklılık gösterebilse de, temel tanımı basitçe, "gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneklerinden ödün vermeden, bugünün ihtiyaçlarını karşılamak" üzerine odaklanıyor.
1990'ların sonları ve 2000'lerin başında sürdürülebilirlik terminolojisi farklı alanlara hızlı bir şekilde uyarlanmasına rağmen, tarımda bu kavram hala biraz belirsizdi. İlk tanımlar, sürdürülebilir tarımın, tüm kaynakları korumak için doğal süreçlere ilişkin yöntemlerin yönetimini içerir. Tüm bunlar, atığı ve çevresel etkileri en aza indirgeme, sorunları önleme, ekosistem dayanıklılığını teşvik etme ve tüm insanlar için sürekli üretim sağlama amacıyla yapılmaktaydı. Basit, değil mi?
Belki de değil.
Bazıları farklı bir yoldan gitti ve sürdürülebilir bir tarım sistemi olmamasını, çevresel kaynakların, ekonomik kaynakların, makinelerin, malzemelerin ve tarıma devam etme yeteneğini engelleyecek diğer kaynakların yakında tükeneceği bir durum olarak tanımladı. Bu durumda, tanım hala karmaşık olsa da, en azından bir şekilde tarımın farklı yönlerini içeriyor. Bu noktada, bilim insanları ve uzmanlar, sürdürülebilir tarıma katkıda bulunan kategorileri ve temaları çözmeye başladı. Bunlar, çevresel hedefler, sosyal hedefler ve ekonomik hedefler olmak üzere üç genel amaca ayrıldı. Bu hedefler, artık iyi bilinen üç sürdürülebilirlik direği haline geldi: çevresel uygunluk, sosyal sorumluluk ve ekonomik uygulanabilirlik.
Hayvancılık endüstrisi için sürdürülebilirlik
Sürdürülebilir tarım kavramı ve bunun gıda üretimi ile iklim değişikliği üzerindeki etkileri hakkında artan literatüre rağmen, bu terim hayvancılık sektörü için hala geniş kapsamlı ve sınırlı bir uygulama alanına sahiptir. Hayvancılık; genetik, beslenme, hayvan sağlığı ve refahı, finansal sürdürülebilirlik, sosyal sorumluluk ve çevresel farkındalık gibi birçok farklı boyuta sahip bir sektördür. Bu nedenle, sürdürülebilirlik kavramını hayvancılık kadar karmaşık bir sektöre uyarlamak zorluklar doğurur. Çevresel, ekonomik ve sosyal olmak üzere üç temel sütun, hayvancılık söz konusu olduğunda yetersiz kalmaktadır. Bu yüzden daha uyarlanabilir bir yaklaşım, hayvancılık sürdürülebilirliğini aşağıdaki beş temel ilkeyle tanımlar:
-
Çevresel sorumluluk
-
Hayvan sağlığı ve refahı
-
Sosyal farkındalık
-
Gıda güvenliği
-
Finansal sürdürülebilirlik
Bu yapı, geçmişte sunulan daha geniş sürdürülebilirlik kavramına kıyasla, çiftlik hayvanı üreticileri tarafından daha kolay uygulanabilecek kapsamlı bir çerçeve sunar. Ancak daha büyük bir soru ortaya çıkıyor: Neden önemsemeliyiz? Çiftçiler ve hayvan yetiştiricileri neden bu beş temel ilkeyi geliştirmek için çaba göstermelidir?
İleriye bakış
Öncelikle, tarımsal ürünlere olan talep giderek artıyor. Bu, 21. yüzyıl boyunca tarımın en büyük zorluğunun, büyüyen nüfusu beslemek için daha fazla gıda ve selüloz üretmek olacağı anlamına gelir. Sorun şu ki, bu talep, azalan doğal kaynaklar, küçülen kırsal iş gücü ve giderek daha talepkar global pazarlar eşliğinde artıyor ve bu durum iklim değişikliğine uyum sağlamayı gerektiriyor. Oldukça büyük bir görev, değil mi?
Ek olarak, dünya nüfusunun 2050 yılına kadar 2.3 milyardan fazla artması beklenirken, bu nüfus artışını beslemek için %60 daha fazla gıda gerekecektir. Örneğin, kişi başına et tüketiminin gelişmiş ülkelerde yıllık 37 kilogramdan 52 kilograma, gelişmekte olan ülkelerde ise 27 kilogramdan 44 kilograma çıkması bekleniyor. Bu durum iş hacmi açısından iyi gibi görünse de, büyüyen talep sürdürülebilir gıda üretimiyle ilgili zorlukları da beraberinde getiriyor. Bu nedenle sürdürülebilirliğin önemi, gelecek nesiller için gıda güvenliği sağlamak istiyorsak, bunu zamanın testinden geçecek uygulamalarla yapmamız gerektiği gerçeğinde yatmaktadır.
Dünyanın ihtiyaçları
Gıda güvenliği, hem yeterli miktarda hem de kaliteli gıda gerektirir. Global olarak, kilokalorilerin %31'ine ve protein tüketiminin %60'ına kadarını sağlayan hayvancılığın gıda üretimindeki önemi tartışılmazdır. Hayvansal kaynaklı gıdalar, temel amino asitler, vitaminler, mineraller ve çoklu doymamış yağ asitleri açısından zengindir ve sağlıklı bir diyetin önemli bir parçası olabilir. Hayvancılık, pratik faydalarının ötesinde, kültürel ve dini anlamıyla da dünya genelinde toplumların gelişiminde büyük bir rol oynar. Örneğin, birçok bölgede büyükbaş hayvanlar tarla sürme ve taşımacılık için kullanılır. Gelişmekte olan ülkelerde, özellikle modern makinelerin erişemediği kırsal bölgelerde, çiftlik gücünü sağlamak için hayvanlar önemli bir araç olarak tanımlanmıştır. Bu durum, hayvancılığın toplumla olan bağının sadece kültür ve gıda üretimine değil, aynı zamanda kırsal geçim kaynaklarına ve ekonomilere dayandığını gösterir.
Ekonomik katkılar
Hayvancılık sektörü, üreticiler ve hayvancılıkla ilgili değer zincirlerinde yer alan diğer kişiler için gelir ve istihdam sağlar. ABD'de sığır üretimi, en önemli tarım endüstrisidir ve 2023'te USDA, sığır üretiminin tarımsal mallardan elde edilen toplam 520 milyar dolarlık nakit gelirin yaklaşık %17'sini oluşturacağını öngörmektedir. Ayrıca, hayvancılık sektörü, istihdama önemli bir katkı sağlamaktadır. 2021 yılında, tarım, gıda ve ilgili sektörler ABD gayri safi milli hasılasına %5,4 katkıda bulunmuş ve ülke genelinde işlerin %10,5'ini sağlamıştır. Et işleme tesisleri tek başına tarım iş gücünün yaklaşık üçte birini istihdam etmektedir, bu da endüstrinin ulusal ekonomi ve iş gücü için önemini vurgulamaktadır.
Çevresel faydalar
Hayvancılığın çok yönlülüğü artık sadece gıda üretimiyle sınırlı değildir. Araştırmacılar, otlatma yönetiminin bitki biyolojik çeşitliliği üzerindeki etkilerini incelemiş ve hayvancılığın otlatma yönetiminde yüksek bitki türü zenginliğini korumak için bir araç olarak kullanılabileceğini savunmuşlardır. Ayrıca, farklı otlatma yoğunluklarının kullanılmasıyla, alt tropik çayırlardaki bitki türlerinin biyolojik çeşitliliğinin korunabileceği rapor edilmiştir. Kaliforniya’da, 1972'den bu yana yıllık yanmış alan dört katına çıkmıştır ve bu alanların çoğu mera, çayır ve çalılık alanlardır. Araştırmalar, hayvancılığın çalı büyümesini kontrol etmek ve yangın riskini azaltmak için daha pratik ve maliyet etkin bir alternatif olarak kullanılabileceğini göstermektedir.
Çiftliğiniz sürdürülebilir mi?
Sürdürülebilirlik kavramı bazen anlaşılması zor olabilir ve gerçek dünyadaki bir hayvancılık işletmesinin günlük rutinlerine uygulanması daha da zor görünebilir. Ancak şu soruları soralım: Hayvanlarınızın sağlığı ve refahı hakkında endişeleniyor musunuz? İşletmenizin finansal sürdürülebilirliği hakkında endişeleniyor musunuz? Çiftliğinizin bulunduğu araziye ve çevredeki ekosistemlere iyi bakmak istiyor musunuz? Ürünlerinizin güvenli tüketim için uygun olmasını istiyor musunuz? İş gücünüzü elde tutmak ve onlara iyi bir çalışma ortamı sağlamak istiyor musunuz?
Bu sorulara cevabınız “evet” ise (ki umarız öyledir), sürdürülebilirliği önemsiyorsunuz. Daha da iyisi, bu alanlarda iyileştirmeler yapmak için uygulamalar gerçekleştiriyorsanız, işletmenizi daha sürdürülebilir hale getirmek için çalışıyorsunuz demektir. İşte bu kadar basit!